Yıllar önce bir makalede sol elini kullanan ‘solak’ insanların ölüm risklerinin daha fazla olduğunu okumuştum. Bu aslında anlaşılır bir durum çünkü sağlakların dünyasında yaşıyoruz ve dünya sağlak insanların ihtiyaçlarına göre kurgulanmıştır. Peki aynı durum üstün zekalı insanlar için de geçerli mi? Yani vasat baz alınarak oluşturulan bu dünya üstün zekalı kişiler için tehlikeli bir yer olabilir mi? Gelin zeki olmanın dezavantajları nedir birlikte inceleyelim.
Her ebeveyn çocuğunun yaşamın her alanında özellikle de entelektüel arayışlarında başarılı olacak araçlara sahip olmasını ister. Ancak her avantajın beraberinde getirdiği bir dezavantaj da vardır. Üstün zekalı çocuklar genel olarak başarılı olsalar da üstün zekalı olmak başarılı olmayı garanti etmediği için bazı durumlarda bu onları dezavantajlı duruma götürür.
Zeki olmanın dezavantajları
Üstün zekalı çocuklar üzerinde çalışan uzmanlar aşağıdaki senaryoya aşinadır: Bir çocuk, genellikle “dikkatsizlik“, “dağınıklık” ve “hareketlilik” gibi tanımları içeren “sınıftaki davranış sorunları” nedeniyle psikoloğa yönlendirilir. Bir dizi testin ardından psikolog şaşırtıcı sonucu bildirir. Hayır, çocukta dikkat eksikliği bozukluğu yoktur. Çocuk üstün yeteneğinin dezavantajını yaşıyor. Nasıl mı?
Senaryoyu biraz daha başa saralım. Sözgelimi çocuğun okula başladığı ilk yıla. Burada okul dönemi üzerinden örneklerle devam edeceğim çünkü bu tip ayırt edici özellikler sıklıkla okul döneminde fark ediliyor. Öncelikle çocuk yaşına uygun ders planlarını sıkıcı bulacak çünkü bilişsel becerileri okul çalışmalarının ve bu planlarda yer alan derslerin çok ötesindedir. Üstün zekalı bir çocuk okuma yazma, haftanın veya ayın gün isimlerini, saatleri söylemeyi, gece-gündüz gibi farklılıkları ve nedenlerini, kısacası akranlarının eğitim döneminde belki de ilk defa duyduğu şeyleri ya zaten biliyor ya da bilmese dahi akranlarına göre daha kısa zamanda öğrendiği için tekrar tekrar anlatılarda sıkılıyor. Bildiği şeyleri tekrar ve tekrar dinleyen her çocuğun yapacağı gibi duruma dikkatini vermeyecektir. Ve bunun hazır bir teşhisi var DEHB! İçinde bulunduğu çevreye bağlı olarak ya bu tanımlamadan çıkar ve yeteneklerine uygun eğitim görür ya da DEHB’e sahip diğer akranları için oluşturulan bir eğitime tabii olur.
Yaratma dürtüsü
Üstün zekalı çocuklar oyun alanında “durdurulamaz yaratma dürtüsü” olarak adlandırılan bir özellik sergileyebilirler. Bu “yaratma dürtüsü”, üstün yetenekli çocukların basitçe “kurallara göre oynamasını” zorlaştırır. Bir oyunun kurallarını çabucak öğrenseler de onlardan çabucak sıkılırlar ve onları değiştirmek isterler. Bu durum doğal olarak onları oyunlarda ‘istenmeyen çocuk’ pozisyonuna düşürür. Sosyal ilişkilerde başarılı olmalarının önüne geçmek için uygun bir ortam!
Mantıksız beklentiler
Üstün yetenekli çocuklar genellikle hayatlarının her alanında yüksek başarılı olmaya yönlendirilirler. Ancak bazı konularda son derece yetenekli diğerlerinde ise ortalama bir başarıya sahip olmaları normaldir. Her şeyi mükemmele ulaştırmayı hedeflemek zaman alıcı, yorucu ve yıpratıcıdır. Yüksek zekaya sahip çocukların hala değişen akademik güçlere sahip olduğunu hatırlamamız önemlidir. Bir çocuğun üstün zekalı olması onu söz gelimi ülkenin en iyi lisesinde veya üniversitensinde okumaya götürmez. Bu kişi yaşamının ilerleyen dönemlerinde tıpkı diğer kişiler gibi bir bilim insanı da bir itfaiye personeli de olabilir. Mutlu bir hayat da sürdürür başarısızlıklarla dolu bir hayat da…Çünkü üstün zeka kişiye iyi bir hayatı garanti etmez. Üstelik mükemmel olmayan her şey başarısızlık olarak hissedildiği için bu uzun vadede tehlikelidir.
Tembellik
Zeka tembelliğe götürüyor çünkü çocuk ‘kolay öğrendiğini’ keşfetmiştir. Akranları cuma günü olacak olan sosyal bilimler sınavına günler önce çalışmaya başlamışlardır ancak üstün yetenekli çocuk ‘benim bir günümü alır’ diyerek tembellik yapar. Ve işler her zaman istediği gibi gitmez.
Farkındalık
Bu ve benzeri birçok araştırma üstün zekalılığın “aşırı uyarılabilirlik” ile de ilişkili olduğunu göstermektedir. Üstün zekalı kişiler duygusal olarak hassas ve empatik olma eğilimindedirler bu da hayatı onlar için stresli hale getirir. Genellikle yaşıtlarından daha yüksek standartlarda tutulduklarını bildiklerinde, eleştiriyi kabul etmekte zorlanırlar.
The Big Bang Theory adlı diziyi izlediyseniz benzer yeteneklere sahip kişilerin birlikte olmalarının önemini fark etmişsinizdir. Dizinin iki ana karakteri birbiriyle uyumlu ve neredeyse sadece ikilinin anlayabileceği düzeyde iletişim kuruyor ve biribirilerini anlıyorlar. İşte üstün zekalı çocuklar da genellikle “eşzamansız gelişim” gösterdikleri için bazı alanlarda dikkate değer ölçüde önde ve bunun farkında olmaları akran zorbalığına uğramaları ihtimalini de yanında getiriyor. Sosyal açıdan zorluk yaşayan ve kendisiyle ilgili yüksek beklentilere sahip bir çevrede gelişen çocuk, nevroz geliştirir. Evet nevrotizm – bir tür duygusal bozukluk- bir üstün zeka göstergesi olmasa dahi birçok çalışma bu yüzden nevrotizm ile üstün zekalılık arasında bir korelasyondan bahseder. Dünyayı algılama yeteneği diğer çocuklar gibi olmayan üstün zekalı çocuk bu nedenle farklı değerler geliştirir.
Zeki olmanın dezavantajları göz önüne alındığında yetenekli olmanın avantajdan çok lanet olduğunu düşünmek doğru olmaz. Çünkü üstün zekalılık aynı zamanda büyüklük potansiyeli de taşır. Üstelik sadece üstün zekalı kişi değil hepimiz onların başarılarından yararlanmaya devam ediyoruz. Üstün yeteneklilerin yarattığı, hayatımızı kolaylaştıran ve zenginleştiren yeni icatları satın alıyoruz. Hikâye anlatma konusunda doğuştan yetenekli kişilerin zihinlerinde oluşan kitapları okuyor, filmlerini izliyoruz.