Zeki insanlar daha mı mutsuz

Bunu yazmaya karar vermeden önce çok sevdiğim ve neredeyse her sahnesini ezbere bildiğim The Bigbang Theoriy’de aklıma kazınan şu sahneyi paylaşmayı uygun görüyorum. Dizi temelde üstün zekaya sahip pek çok karakterin eşzamansız gelişimlerine bağlı olarak ortalama insanların dünyasında, ortalama kişiler ile olan ilişkilerine değiniyor. Sahne üstün zekalı Sheldon’un ortalama Penny’i ağlarken görüp Penny’e neden ağladığını sorması ile başlıyor.

Sheldon : Neden ağlıyorsun? 

Penny : Çünkü ben bir aptalım. 

Sheldon: Bu ağlamak için bir sebep değil. İnsan üzgün olduğu için ağlar. Mesela başkaları aptal olduğu için ağlıyorum ve bu beni üzüyor.

Görünüşe göre Sheldon, vasatlığın baz alındığı dünyada rasyonel farkındalığı ile mutlu değil. Elbette absürtlüğün konu alındığı bu ve benzeri komediler gerçek hayat değil ancak bir nebze dahi olsa Sheldon haklı olabilir mi?

Popüler görüşe göre mutsuz insanlar entelektüel, zeki ve sığ değil. Pusulanın öteki tarafında kalan mutlu, hayalperest ve sığ kişiler ise ortalama veya az zeki insanlar. Peki gerçekte böyle mi? Cehalet mutluluğun garantoru mu? Bilim insanları bu paradoks hakkında ne söylüyor gelin inceleyelim: Zeki insanlar daha mı mutsuz?

Her şeyden önce mutluluğun veya refahın temel unsurları nelerdir?

Tarihte bilim insanları mutluluğu tek boyutlu olarak yaşamsal tatmin olarak ölçerken, günümüzde mutluluk ve daha temsili bir terim olan refah daha kapsamlı bir şekilde tanımlanıyor. Artık bunların, özerklik, kişisel gelişim, olumlu ilişkiler, kendini kabul ve anlamlı bir yaşam geliştirmek gibi birçok farklı, ancak sonuçta bağlantılı faktörleri bir araya geldiğini biliyoruz. Mutluluk bilimi bir kişinin temel ihtiyaçları karşılandıktan sonra üç şeyin mutluluğunun anahtarı olduğunu açıklıyor: anlamlı bir şeye sahip olmak, ödüllendirici sosyal ilişkiler ve kararlarını verebilme özgürlüğüne sahip olma. 

Peki zeki insanlar hangi noktada sınıfta kalıyor?

Stanford zekanın başarıyı ve dolaylı olarak mutluluğu  garantilemediğini söylüyor. Düşüncenin temeli yetmişli yıllarda başlayan ve günümüzde devam eden uzun soluklu bir araştırmaya dayanıyor. Çalışma üstün zekalı oldukları tespit edilen çocukların yaşamlarının devamında nasıl bir yol izlediklerini kapsıyor ve sonuçlar oldukça şaşırtıcı. Çünkü üstün zekalı bu çocuklar kararlarını akıllıca verip, ortalamanın üstünde akademik veya profesyonel başarı elde etmemiş. Çok azı ortama bir eğitim alıp iyi bi işe girebilmiş. Bazıları uyuşturucu bağımlısı, bazıları polis, garson, avukat,  işsiz hatta içlerinden bazıları suça dahi bulaşmış. Temel olarak zeka üzerine yapılan bu araştırma, daha az bariz olan bir şeyi de ortaya çıkardı: üstün zekalı veya zeki olmak, birinin mutlu olup olmayacağını tahmin etme konusunda pek bir şey ifade etmiyor.

Aslında bu, birinin hayattan memnun olma ihtimalinin daha da düşürebilir. Çünkü eyleme geçmediği biline bir potansiyelin kişiyi mutsuzluğa götürmesi sürpriz olamaz. Aynı zamanda  başarı düzeylerinin ideallerinin oldukça altına düşmesi nedeniyle sıklıkla hayal kırıklığına uğrarlar.

Zeki insanlar ve depresyon 

Ernest Hemingway‘in Cennet Bahçesi adlı romanında isimsiz bir karakter gelişigüzel bir şekilde ” zeki insanlarda mutluluk , bildiğim en nadir şeydir” diyor. Bu gerçekten de böyle mi? Araştırmacılar, son derece zeki insanların “entelektüel aşırı uyarılma” eğilimlerine ve merkezi sinir sisteminin aşırı tepkiselliğine sahip olduğuna dikkat çekiyor.

Kısa bir süre önce vizyona giren ve yarı-biyografik film Oppenheimer ‘ı izlediyseniz dahi mucidin yüksek işlevli anksiyete ve depresyondan muzdarip olduğunu görmüşsünüzdür. Hatta belki bazılarımız atom altı dünyayı keşfetmiş dehanın iç çatışmaları için yapacak bir şeyi olmamasına şaşırmış olabilir. Kabul edilmesi zor bir gerçek olsa da bilim zeki insanların nevroza daha yatkın olduğunu ve nevrotikliğin de depresyona bir davet mektubu olduğunu söylüyor. Bu konuya açıklık getirmekte fayda var, bir kişi yalnızca zeki olduğu için depresyona giremez, çalışmalar zeki insanların depresyon geliştirmeye yatkın olduğunu söylüyor. 

Zeki insanları depresyona yatkın hale getiren şey ne?

Zeka dediğimizde akla gelen temel göstergelerden biri diğerlerinden farklı olma kavramıdır. Henüz beş yaşındayken dahi akranlarınızdan farklı olduğunuzu, akranlarınızın ihtiyaçlarınızı karşılamadığını düşününün. Ortamdaki o ‘uyumsuz’ kişi sizsiniz. Bu önemsiz gibi görünen uyumsuzluğun sizde yaptığı bazı şeyler var: sosyal becerileriniz gelişmez. Sosyal becerileri gelişmeyen kişiler neye ihtiyaçları olduğunu diğerine dile getirme konusunda hem istekli hem de yetenekli değildir. Bu hem sağlıklı ilişkiler kurma hem de bu ilişkileri sürdürme konusunda kişiye yardımcı olmaz. Ruh sağlığı bilimi depresyonun salt beyin kimyasındaki bozukluklardan kaynaklanmadığını, sıklıkla anlamlı ilişkiler geliştirmemenin, ihtiyaç duyulan şeyin karşılanmamasından kaynaklandığını söylüyor. Buradaki anlamlı ilişkiler geliştirmeme cümlesine yakınlaşmak istiyorum. Şunu duymuşsunuzdur ‘ zeki insan ortama adapte olabilen insandır’ gerçek şu ki bu gerçeği yansıtmıyor. Ortama insanlar bulundukları çevreye adaptedir, uyumludur. Çevreye uyum gösteremeyenler ise ortalamadan sapan kişileri; zeki ve aptalları oluşturuyor. Zeki kişiler diğerleri ile uyum içinde olmayı ancak yetişkin olduklarında taklit ettikleri, bunu çocukken yapmadıkları için yalnız kalıyor. İşte bilim bu noktada zeki insanların çocuklukta gösterdikleri bu uyumsuzluğun yetişkinlikte depresyona neden olduğuna işaret ediyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir