Narsisizm- çoğumuzun ” kendini sevmek ” ile özdeşleştirdiği bir terim. Buna rağmen, terimin bundan çok daha fazla tanımı var, çünkü narsisizm bir kişilik bozukluğudur. Narsisti sosyal açıdan kabul edilen bir kaç hakaretten biri olarak kullanıyoruz. Ama gerçekte narsistler kim ? Gerçekten de olduğunu düşündüğümüz kötü adamlar mı? Narsisizm hakkında varsaydığımız her şey doğru değil. Bugün bu varsayımları tekrar gözden geçiriyoruz. İşte Narsisizm Hakkında Gerçekler ve Efsaneler!
Narsisizm: nedir?
Her birimiz kendimizi severiz. Hepimizin içinde kendimize duyduğumuz öz sevgi biraz bulunuyor, buraya kadar herşey normal. Ruh bilimciler, narsisizmi en az beşinin geçerli olduğu belirli klinik kriterlere sahip bir listeden (DSM-5 olarak adlandırılan) teşhis eder. Buna göre narsisizmi ‘öz sevgi’den ayıran bu klinik kriterler şunlardır:
- Otorite ve liderlik iddiası (“Ben doğuştan bir liderim”)
- Kıskançlık ve başkalarının sizi kıskandığını hissetmek
- Özel ve benzersiz olma inancı
- Kendini ifade etme eğilimi (“İlgi odağı olmayı severim”)
- Empati eksikliği
- Hayranlık beklemek
- Kendini idealleştirme
- Sömürücü davranış (“Başkalarını manipüle etmeyi kolay buluyorum’)
Bu özelliklerden yola çıkarak, başka bir kişinin narsistik eğilime sahip olup olmadığını ancak kendimiz tahmin edebiliriz. Sadece bir uzman tarafından yapılacak bir teşhis kesinlik sağlar. Bu nedenle bu kişilik bozukluğunu gelişigüzel birilerine karşı atfederken dikkatli olmalıyız. Öte yandan belirli narsist özelliklere sahip olanlar, genellikle farkedilmezler. Orta derecede narsistlerin etrafında ‘hayranları’ olabilir. Klinik düzeydeki narsistler ise bir noktadan sonra fark edildikleri için, uzun süreli sosyal ilişkileri sekteye uğrar.
Bir narsisti nasıl tanırım?
Sosyal örüntüleri benzerdir. Bir narsistle uğraşırken, aşağıdaki durumlar sıklıkla yaşanır.
- Kişi eleştiriye tahammülsüzdür. Eleştirel konuşulduğunda aşağılayıcı, hatta öfkeli ve saldırgan hale gelir.
- İstek ve talepleriniz onun için görünmezdir.
- Narsist için her zaman suçlusunuz. Narsistler, görünürdeki büyüklenme hissiyle kendilerini daima haklı görürler ve hatalarını kabul edemezler. Suçluluk duygusunuz sizi manipüle etmek için kullanırlar.
- Kendinden emin ve karizmatik görünürler.
- Narsistler, kendileri için olmanızı isterler. Bu yüzden sık sık sizi, arkadaşlarınız ve kendisi diğer insanlar ve kensisi arasında seçime zorlarlar. Böylece sizi daha iyi kontrol edebilirler.
Narsisizm Hakkında Gerçekler ve Efsaneler
İnternette narsistler ve narsisizm hakkında okumalar yaptığımda dikkatimi çeken ilk şey paylaşılan bilgilerin benzer ancak yanlış olduklarıydı. Narsist kişilerle ilgili yapılan tanımlamalar çoğunlukla filmlerdeki kötü karakterlele örtüşen gerçeklikten uzak tanımlamalardı. Durumun can alıcı noktası ise narsistlerle ilgili bu efsaneler internette defalarca tekrarlandığı için gerçek olarak kabul ediliyor. Bu makalede narsisizm hakkında en yaygın gerçekler ve efsaneler konusunu son kez gözden geçiriyoruz.
Efsane 1: Tüm narsistler kendilerini diğer insanlardan üstün görürler
Gerçek şu ki; narsistler bazı insanlardan üstün olduklarını düşünüyorlar ancak herkesten değil. Narsisizmi olan birçok insanın özsaygı eksikliğine sahip olduğu uzun süredir biliniyor. Düşük benlik duygusuna sahip narsistler yeterince iyi olmadıklarına dair içsel bir inanç nedeniyle başkalarının övgüsüne ve tanınmasına daha fazla ihtiyaç duyarlar. Duyusal ve refleksif davranışlara koşullanır, alıngan, kırgın ve öfkelidirler.
Efsane 2: Narsistler egoisttir
Ego kavramının dilimizde yanlış kullanımı, kelimeyi anlamından uzaklaştırdığı için bu kişilik tanımındaki ego, olduğunu sandığımız ego değildir. Freud’un tanımladığı ego, basitçe id ve süperego arasındaki dengeyi tanımlar. Ona göre ego, “id”in hayvani arzuları ile “süperegonun” ahlaki ve sosyal standartları arasında hakemlik yapan kişiliğin bir parçasıdır. Buna rağmen Türkçede ego ‘ kişinin kendisiyle ilgili büyüklük algısı, bencillik’ olarak kullanılır. Narsisizm de büyüklük algısı ve bencillik olmasına rağmen ‘ego’ teriminin yanlış kullanılması, bunu narsisizm ile ilgili bir yanlış okumaya götürüyor.
Efsane 3: Bütün narsistler çekicidir
Bazı narsistler, onlarla ilk tanıştığınızda yüzeysel olarak çekici olabilirken, diğerleri oldukça sıkıcı olabilirler. Çekici olanlar diğer insanlarda iyi bir ilk izlenim bırakmak istedikleri için; iyi bir konuşmacı veya hikaye anlatıcısıdırlar. Dışa dönük ve karizmatik olan bu kişiler, sonuç olarak genellikle anlamlı ilişkileri sürdürmekte zorluk yaşarlar.Ancak bazı narsistler ilgiyi üzerlerine çekmek için başkalarını etkileme yöntemini sosyal açıdan kullanmaz, hatta bu yeteneğe sahip olmazlar.
Efsane 4: Tüm narsistler kötüdür
Narsistler dünyadaki tüm diğer sosyal hayvanlar gibi kendi türüne ihtiyaç duyarlar. Bu sosyal ihtiyaç onları sosyal hayatın bazı kurallarına uymak zorunda bıraktığı için, iyi bir iş arkadaşı, komşu veya yol arkadaşı olabilirler. Örnekle bir narsist insanları kolay etkileyebildiği için bir hayır kurumunda bağış kampanyası için etrafında insan toplayabilir. Karşılığında tek istediği ise, isminin bir televizyonda veya sosyal medyada geçmesi olabilir.
Efsane 5: Narsistler yakın ilişki kuramazlar
Bazı narsistler yakın ilişki kurmayı sürdüremezler ancak bazıları için bu hiç de zor değildir. Hayranlık ihtiyacı arttıkça ve hayranlık ve sevginin karşılığı genellikle tek taraflı olduğundan, bu başkalarıyla ilişkilerde gerginliğe neden olabilir. Bu noktada ilişkinin devamlılığı çoğunlukla söz konusu olmaz. Buna rağmen bazı narsistler ise ilişkilerinin bozulmasına neden olan davranış modelini inceleyerek başkalarıyla başarılı, yakın ilişkiler kurabilirler.
Efsane 6: Narsist kişilik bozukluğu yaygındır
Bu şekilde düşünmenizin iki nedeni var: biri narsisizmi insanlara gelişigüzel atfettiğimiz için onu yaygın sanmamız. Diğeri ise narsisizm, geçmişte olduğundan daha fazla medya spekülasyonu aldığı için olduğundan daha yaygın gibi görünüyor. Buna rağmen narsisizm sandığımız kadar yaygın değildir. Patolojik narsisizm toplumda ortalama görülme sıklığı için yüzde beşin altındadır.
Efsane 7: Narsistler bu şekilde doğarlar
Narsisizmin genetik bir bileşeni olsa da bu her zaman için geçerli değildir. Aile içi iletişimin olmadığı, çok fazla ilgi gösterilen ya da güvenli bağlanma duygusu yaşamayan çocuklar, sorunlu narsisizm türünü geliştirme riski altındadır. Araştırmalar narsisizmin, ebeveynlerinin kendileri hakkındaki şişirilmiş, abartılmış görüşlerini içselleştiren çocuklarda geliştiğini gösteriyor.