EFSANE AVI GENEL Yaşam Tarzı

Sahte anı sendromu: işte bilmeniz gerekenler

sahte anı sendromu

“Beyin kendisini haklı çıkarmaya çalışan bir avukattır’’ Zihnimize güvenmekten hoşlansak da anılar zamanla değişir. Biriyle bir olayın nasıl gerçekleştiği konusunda aynı fikirde olmadığınız için tartıştığınız o anı hatırlayın. İkiniz de oradaydınız, aynı şeyi gördünüz ama farklı hatırlıyorsunuz. Gerçek şu ki bilim insanları hatırladığımız pek çok şeyin ya tamamen sahte olduğunu ya da onları çarptırılmış versiyonları ile hatırladığımızı söylüyor. Bir hastalık olarak tanımlanmayan sahte anı sendromu nedir gelin yakından bakalım.

Beyin boşlukları sevmez: sahte anı sendromu işte böyle başlıyor

Anılarımız bir video kaydı gibi kaydedilmez. Her anı tam olarak olduğu gibi mükemmel ayrıntılarla saklanmaz. Üzücü gerçek şu ki onlar daha çok bir kolaj gibi, süslemelerle bir araya getirilmiş, hatta tamamen uydurma görüntülerin ürünleridir.

Hatırlamanın nasıl çalıştığını biraz anlamak için “telefon oyunu” nu ele alalım. Oyunda bir kişi yanındaki kişiye sessizce bir şey fısıldıyor, o da daha sonra sıradaki kişiye iletiyor ve bu böyle devam ediyor. Mesaj her aktarıldığında, bazı kısımlar yanlış duyulabilir veya yanlış anlaşılabilir, diğerleri masumca değiştirilebilir, geliştirilebilir veya unutulabilir. Zamanla mesaj orijinalinden çok farklı hale gelir. Aynı şey anılarımıza için de geçerlidir. Geçmişteki olayları her hatırladığımızda, doğru olduğuna inandığımız ya da doğru olmasını istediğimiz şeylerden, bir başkasının geçmiş olay hakkında bize söylediklerine ya da o kişinin ne düşünmesini istediğimize kadar, küçük hataların ya da süslemelerin olmasının sayısız nedeni vardır. Ve bu kusurlar meydana geldiğinde, gelecekte o anıyı nasıl hatırlayacağımız üzerinde uzun vadeli etkileri oluyor.

Pek çok kişi bir anıyı başkalarına her anlattığında, hikayeyi kimin dinlediğine bağlı olarak farklı şekilde anlatmak için sanatsal lisan kullanır. Dinleyicinin tutumuna veya politik eğilimine bağlı olarak hikayenin ayrıntılarını değiştirir. Metro istasyonunda yaşadığınız trajikomik bir anıyı annenize, arkadaşlarınıza veya patronunuza farklı versiyonları ile anlatmanız normaldir. Sizin için endişelenmesini istemediğiniz biri için kullandığınız dil ile güldürmek istediğiniz kişiler için kullandığınız dil farklı olacaktır. Araştırmalar, anıları farklı izleyicilere farklı şekilde anlattığımızda, değişenin sadece anı olmadığını, bazen de hafızanın kendisi olduğunu gösteriyor.

Peki hiç olmamış bir anıyı zihninize yerleştirebilir misiniz?

Cevap kesinlikle evet. Hafıza uzmanı Elizabeth Loftus’un 1995 yılında gerçekleştirdiği meşhur bir deneyde, katılımcılarının dörtte birini çocukken bir alışveriş merkezinde kaybolduklarına dair yanlış bir anıya inandırmayı başardı. 2002’de yapılan başka bir araştırma, katılımcıların yarısının, sadece manipüle edilmiş fotoğraf “kanıtlarını” göstererek bir zamanlar çocukken bir sıcak hava balonu gezisine çıktıklarına yanlış bir şekilde inandırılabileceğini ortaya koydu. 

Bu çalışmaların nihai amacı, insanların hafıza testinde nihayetinde ne kadar yanlış ayrıntı üreteceğini görmekti. Yüzlerce araştırma , insanların farkında olmadan bunun gibi yanlış detayları hafızalarına ekleyeceğini gösteriyor.

Neden yanlış hatırlıyoruz

”Sahte hatıralar ve gerçek hatıralar arasındaki fark tıpkı mücevherlerdeki gibidir. En gerçek ve en harika görünenler her zaman en sahte olanlardır.” Salvador Dali’ye ait bu söz, neden yanlış hatırladığımıza dair size bir fikir sunabilir. Diğer durumlarda ise eski anılar ve deneyimler daha yeni bilgilerle rekabet eder. Başka bir deyişle, yeni bilgi, önceden kodlanmış bilgiyi koruma becerisine müdahale eder. Oldukça yaygın inanışa rağmen sahte anılar bastırılmış bir travmanın veya çocukluk travmasının dışa vurumu da değildir. Çünkü eldeki bulgular çocukluk hatırlarımızın çoğunun ‘sahte’ olduğunu söylüyor.

İnsan hafızası esnektir ve manipüle edilmesi kolaydır. Birden çok kişinin aynı şeyin yaşandığını iddia etmesi dahi o olayın gerçekliğini garanti edemez. Mandela Etkisi olarak tanımlanan ‘çoğunluklu sahte anı sendromu’ birden fazla insanın yaşanmamış bir şeyin yaşandığını iddia etmesine dayanır ve kesin yargı taşımaz. Bunu kişisel bir deneyimle örnekleklendirmek istiyorum. Irak-İran savaşının doğduğumuz yıl gerçekleştiğini öğrenene kadar ben ve çocukluk arkadaşım savaşı TV’de naklen izlediğimizden emindik. Elbette savaşla ilgili sahte hafızamız TV’de sonradan gördüğümüz savaş görüntülerinin manipüle edilmiş versiyonlarını -savaş kolajlarını- bir araya getirmemizle oluşmuş ve beynimiz bizi, biz de biribirimizi manipüle etmiştik. Anılarımızı bu kadar hassas yapan şey, beynin bilgiyi depolama şekline bağlı. Beyin bir veriyi alır, depolar ve sonra biz o veriye montaj ile kendimizi ekleriz. Ben de oradaydım!

Sahte anı sendromu: her zaman masum değil

Sahte hatıralar çoğu zaman oldukça önemsizdir – örneğin telefonunuzu çantanıza attığınız ama gerçekte onu evde unuttuğunuz bir hatıra. Diğer durumlarda ise, cinsel istismar da dahil olmak üzere çeşitli suçlar için yanlış suçlamalara ve yanlış mahkumiyetlere de yol açar. 1990 yılında terapi seansları sırasında, Holly Ramona adında 19 yaşındaki Amerikalı bir kadın, babası tarafından taciz edildiğini hatırlamaya başladı. Dört yıl süren çekişmeli dava sonucunda genç kadının babası, terapistleri ihmal nedeniyle dava etti ve terapistleri yanlış anıları yerleştirmekten suçlu bulan ilk vaka oldu.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir