Travma kelimesini sıklıkla, kaza veya şiddet içeren bir hareket gibi ani bir darbe sonucu fiziksel bedende meydana gelen ciddi bir yaralanmayı tanımlamak için kulllanıyoruz. Ama aynı zamanda bir bütün olarak benlik duygunuzda, acı verici bir yaraya neden olan duygusal travmaya maruz kalabilirsiniz. Tıpkı fiziksel bedeninizdeki bir yara gibi, duygusal yaralar da iyileşebilmeniz için özen ve dikkat gerektirir. Bu travma çözülmeden bırakıldığında bunun izlerini kararlarınıza ve/veya ilişkilerinize getirmeniz muhtemeldir. Sağlıklı ilişkilere sahip olmak için, öncelikle kendi varlığınıza ve dünyadaki yerinize dair sağlıklı bir duyguya sahip olmalısınız. Gelin travmanın ilişkilere etkisi nedir birlikte inceleyelim.
Travma Neye benziyor?
Travma, dünyayı görme biçimimizi etkiler. Kısa vadeli etkileri şok veya inkar içerir. Daha uzun vadeli etkiler genellikle öngörülemeyen duygular, geçmişe dönüşler, endişe, korku veya kabuslarla karakterize ediliyor. Travmanın ilişkilere etkisi çoğunlukla psikesejeniktir ve baş ağrısı, mide bulantısı gibi fiziksel semptomları bile içerir.
Travmanın ilişkilere etkisi
Çözülmemiş yaralarla yaşamak ve ortaya çıkan tüm davranışları ilişkilerinize getirmek, sağlıklı ve mutlu bir yakınlık için kesinlikle elverişli değildir. Bu deneyimler bağlanma tarzlarımızı veya ilişkilerimizde nasıl davrandığımızı etkiler. Bazı insanlar ilişkilerini daha bağımlı yaşarken diğerleri muhtemel bir ilişkiden kaçar. Örnekler partnerinizi hayatınızın merkezine koyuyorsanız, onu hayatının merkezine koyan tek kişi muhtemelen sizsiniz ve bunun onun kişiliğiyle bir ilgisi yoktur.
Erken çocukluk travmaları hayatın her anına eşlik eder. Henüz daha savunmasız ve nedensellik ilişkileri duramadığımız bu dönemdeki travmanın etkileri tüm hayatımız boyunca bizimle olacak. Yetişkinlikte neyi neden hissettiğimizi biliyor olsak dahi, etkilerini silmemiz ve kararlarımızda etkilerini hissetmememiz olası değil. Oluşturduğumuz savunma mekanizmaları, travmaya sebep olan olay, kişi veya koşullardan kaçmak yeterli gibi gözükse de kararlarımızın çoğunu etkileyen bilinç dışı sistemde tüm bu savunma mekanizmaları veya kaçınma eylemleri karşılık bulamaz.
Özellikle erken çocukluk döneminde ve yakın ilişki kurduğumuz kişilere bağlı yaşadığımız travmalar, hayatımızın geri kalanı için referans noktalarıdır. Koşulsuz sevginin verdiği güven, anne ile kurulan fiziksel temas, ihtiyaçların hangi koşullar altında karşılandığı gibi birincil ihtiyaçların karşılanma şekli yetişkinlikteki ilişkilerimizin zeminini oluşturur. Bu ve sonraki çocukluk dönemi henüz yeterli iç görü kazanmadığımız bir dönem olduğu için çevreyi algılamakla ilgili geliştirdiğimiz yanlış izlenimler yalnızca ilişki yaşayış şeklini değil kişilik yapımıza bağlı farklı savunma mekanizmaları oluşturmamıza neden olur. Örnekle, toplumda çok yaygın bir yapıntı olan pasif agresif kişilik örüntüsü çoğunlukla ihtiyaçları bir koşula bağlanarak karşılanan aile yapısında gelişir.
Travma çözülmezse, aktarılacaktır
Duygusal sağlığınız tehlikeye girdiğinde ve meydana gelen travmayı çözmeden hayatınıza devam ettiğinizde muhtemelen duygusal bir tepkiye neden olan sık tetikleyiciler olacaktır. Örneğin, çocukken duygusal olarak uzak veya fiziksel olarak yok olan anne babanız varsa kendinizi terk edilmiş hissetmeniz olasıdır. Bu durumun ilişkilerinizdeki etkisi ise kendini ‘terk edilme’ olarak gösterir. Örnekle partneriniz mesajınıza geç cevap verdiğinde kendinizi güçsüz ve reddedilmiş hissedersiniz.
Çocuklar bilinenin aksine travmaya çoğunlukla aile içinde maruz kalır. Buna aile içi şiddet, ihmal edilmek gibi durumlar neden olacağı gibi aile yapısında gelişmeyen ancak çocuğun yanlış yorumlamasına bağlı gelişen nedenler dahildir. Bu her iki koşuldaki nedenler cocuğu yıkabilir ya da çocuğa bir bağışıklık katarak, gerçek hayatın bundan ibaret olduğu algısı yaratabilir. Hepimizin hayat dinamikleri farklı olduğu için, buradaki işleyiş birebir uyumlu olmasa bile genel olarak aynı çalışır. Örnek olarak babaları annesini aldatmış iki çocuğu ele alalım. Farklı aile dinamiklerine sahip olan bu iki çocuğun algısı, bir çok farklı etken nedeniyle aynı olmayacaktır. Aldatılan annenin eşe tutumu, ekonomik koşullar, her iki annenin kişilik veya psilolojik alt yapıları, bulundukları toplum ve çocukların cinsiyetleri gelişen bir travmaya farklı tepkiler verecektir. Bu nedenle anne-babası boşanan her çocuk üzülebilir ancak hepsi travma geliştirmez.
Bildiğin yol en güvenli yoldur
Aile içinde gelişen ve fiziksel şiddet unsurlarını taşımayan iki davranış biçimi cocukta travmaya sebep olur. Bunlardan en sık karşılaşılanı ihmal ve kısıtlamadır. İhmal edilen çocuklar ilişkilerinde çoğunlukla duygulara yeterli cevap veremezler veya bunun tam tersini yaparlar, duyguları abartırlar.
‘ Beni sevdiğini söylüyor ve öyle de davranıyor ancak bundan asla emin olamam’
Bu cümle ihmal edilen kişilerin ilişkilerini hangi yönde yaşadıklarını ifade eden bir cümleye benziyor. İşte ihmal edilen çocuklar, onlara gösterilen ilgile karşı çoğunlukla kayıtsızlar veya bu ilgiyi anlayamazlar. Bu yüzden ilişki kurdukları kişileri ne hayatında tutabilir ne de onları hayatından çıkarabilirler. Her iki durumda da bu kişiler zaten yeterince olmadıkları için – ebeveynleri gibi- kalmalarında veya gitmelerinde sorun yoktur. Aynı zamanda ihmal edilen çocuklar ilişkilerinde ebeveyn benzeri davranış gösteren, aşina oldukları duyguları yaşatan insanlar ile eşleşirler. Bu davranışları gördüğünde etkilenirler çünkü orada bildikleri bir şey vardır. Çünkü yol kötü de olsa bildiğin yol en güvenli yoldur. Bilinç dışı sizi o kişiyi seçmeye iter çünkü sizden bağımsız olarak biliç yalnızca hayatta kalmak üzerine programlanmıştır.
Neden hep yanlış kişileri seçiyorum?
Aynı kişileri seçmek ve aynı kötü deneyimleri yaşamak travmanın en bilinen ilişkilere etkisi Yale Üniversitesinde yayınlanan bir makale sosyal bir deneyi konu alıyordu. Deneye göre açık büfe bir otel menüsünde yiyeceklerde görmeye pek de alışık olmadığımız mavi renkli bir atıştırmalık bar yer alıyor. Tahmin ettiğiniz üzere kimse mavi yiyeceklere dokunmamıştı. Çünkü zihin onu daha önce yemedin ancak patates püresini yüzlerce defa yedin ve ölmedin, haditekrar püre ye diyerek gelen misafirleri yönlendiriyordu. İşte ilişki seçimlerimiz de tamaman bu yönde. Zihin bunu o kişi ile özdeşerek yapıyor. Travmanızın farkındaysanız ve o kişinin sizin için yanlış olduğunuzu biliyorsanız dahi yine de onu seçiyorsunuz. Çünkü buna hazır bir cevabınız var: bu sorunu bu defa çözeceğim travmamı iyileştireceğim. Ancak ne yazık ki bu gerçekleşmez. Kurgulanmış davranışlar ile travma çözülmez. Üstelik aynı hatayı tekrar sebep olacağı için, muhtemelen aynı sonuç ile daha çok yıkıma maruz kalacaktır.
Kısıtlama ve ihmal
Kısıtlanan çocukları ise toplumda çoğunlukla proje çocuklar olarak görüyoruz. O henüz doğmadan hayatıyla ilgili bir çok karar verilmiştir. Anne doktor ise çocuğu doktor olacaktır. Baba avukat ise çocuğu hukuk okuyacaktır. Üstelik onun okuduğu üniversiteden bile daha iyi bir üniversitede. Asla kendisi olmayan bu çocuklar için tanımlanan bir kişilik biçimi vardır ve bu yine ailesi ile ilgilidir: bağımlı kişilik bozukluğu. Kendileriyle ilgili olaylar karşısında dahi sorumluluk alamayan bu kişiler onay alma ihtiyacı içindedirler. Yalnız kalabilme yetenekleri gelişmediği için yalnızlık onlarda kaygı uyandırır. Bu kaygı yanlış kişilerle ilişki kurmak için bire bir fırsattır(!)
Kısıtlanan çocukların muhtemel partnesi ihmal edilen çocuk olacaktır. Çünkü kısıtlanan çocuğun tanıdık olduğu bir şey ihmal edilmiş çocukta yeterince var. Bu kişiler aynı zamanda ‘söyleneni yap’ düsturu ile yetiştikleri için dominant yapıya sahip kişiler için uygun partnerlerdir. Burada önemli bir nokta var. Söylenileni yap düsturunda sevgi bir koşula da bağlanmıştır. ‘ Matematikten 100 alırsan sana bisiklet alacağım’. Sizden sürekli ilgi bekleyen o kişi gözlerinizin önüne geldiyse, bunun muhtemel nedeni partnerinizin kısıtlamaya bağlı bir travması olmasıdır. Kısıtlanmış çocuklar hayatları boyunca kendilerini ailelerine karşı sorumlu hissettikleri için, partnerlerinin ailesinden onay alması gerekir.
İnsan bir yapıntı mıdır?
Bir çocuğun anne ve babasıyla güvenli mi güvensiz mi bağlandığının sorusu ona tüm hayatı boyunca yaşayacağı muhtemel kararların ve ilişkilerinin nasıl olacağı cevabını veriyor. Çocukluk travmalarımız attığımız bir mesaja yarım saattir cevap vermeyen bir partnerin bizi aldattığı yargısına varmamızdan, meslek ve çocuk sahibi olma seçimlerimize kadar hayatımızın her alanını etkiliyor. Bugün yaşadığımız ve bizi huzursuz eden olayların bütününde bu anlattığımız olaylar silsilesi vardır. Aşık olduğumuz kişi, arkadaş seçimlerimiz, mesleklerimiz, dinlediğimiz muzikler veya sevdiğimiz yönetmenler tüm bu seçimler rastgele gerçekleşmedi çoğunun muhtemel bir nedeni vardı. Günün sonunda bu kalıplar tam da sizin düşündükleriniz gibiyse partnerinizi seçen muhtemel şey travmalarınızdı.
- Neden hep aynı sorunlu kişilerle birlikteyim?
- Neden hep aldatılıyorum?
- Ben onun için herşeyi yaparım.
- Yine terk edileceğim
- O olmazsa yaşayamam.
Her anne ve baba çocuğunu sever ancak kendi bildiği tarzda. Annenizin seçimlerinizin olumsuz sonuçlarında size yeterince destek olmaması – ve bunu kendince iyi bir nedene bağlaması- ancak sizin burada ihmal travması yaşamanız ne sizi beceriksiz yapacak ne de annenizi kötü bir anne yapacaktır. Bir travmanız varsa ailenizi, kendinizi veya partnerinizi suçlamadan önce hepimizin bir travmanın etkisinde yaşadığımızı bilmeniz önemli.
Kişilerarası travmalar, sevgi dolu kişiler bulmanızı, ilişki sürdürmenizi zorlaştıran kalıcı inançları miras bırakır. Bu kalıpların farkına varmak kaygı düzeyinizi azaltsa dahi geçici bir durum olacaktır. Travmanız olduğunu anladığınızda profesyonel bir yardım almaktan çekinmeyin. Eğer bu sizin için mümkün değilse ve partnerinize güveniyorsanız endişelerinizi onunla paylaşmanız ilişkiye sağlıklı bir şekilde devam etmeniz noktasında önemlidir
Travmanızı iyileştirmek kendinize daha fazla öz şefkat duymanızı ve benliğinizi bulmanızı sağlar. Böylelikle kiminle ortak olacağınız konusunda daha akıllı kararlar verebilirsiniz. Tetiklendiğinde ilişki tartışmaları yapmamayı ve sizi çatışma ve reddedilmeye karşı daha az duyarlı hale getiren artan öz-değer hissetmeyi öğrenebilirsiniz . Zamanla, ilkel, acil müdahalelerle ilişki iniş çıkışlarına aşırı tepki gösterme olasılığınız azalır.